DSWS : DSWS/TR : Tarih
Lutte Ouvrièrein Pariste düzenlediği festival
Irak savaşı konusunda suskunluk ve başörtüsü yasağına verilen destek
Peter Schwarz 17 Haziran 2004
Lutte Ouvrière (LO) yıllık festivali 28-30 Haziranda Parisin eteklerinde gerçekleştirdi. Trotskist olduğunu iddia eden bu örgüt, Fransadaki ana sol radikal eğilimlerden birini oluşturuyor. 2002de bu örgütün başkan adayı Arlette Laguiller yüzde 6 oranında oy toplamıştı. LO, 13 Haziranda yapılacak Avrupa Birliği (AB) seçimlerine Ligue Communiste Révolutionnaire (LCR) ile birlikte oluşturdukları ortak listeyle katılacak.
LOnun birkaç bin üyesinin ve taraftarının katıldığı üç gün süren etkinlik Oise Vadisinde yer alan küçük bir şatonun bahçesinde gerçekleştirildi ve esas olarak eğlence amaçlı idi. Festival alanına farklı bölgelerin özelliklerini yansıtan yiyecek standları, rock konserleri, kültürel toplantılar ve diğer çeşitli eğlenceler damgasını vuruyordu. Sadece bir köşe siyasi tartışma için ayrılmıştı. Burada diğer çeşitli siyasi örgütlerin de kendi standlarını açmalarına izin verilmişti. LO ya da davetli gruplar tarafından çeşitli konularda, bir saatlik tartışmalardan oluşan üç forum düzenlendi.
Üç gün boyunca, her öğleden sonra, festival alanındaki bütün faaliyetler yarım saat süreyle Arlette Laguillerin alanın merkezinde yer alan sahneden yaptığı konuşma nedeniyle durduruldu. Bu konuşmalar festivalin ve LOnun Avrupa seçim kampanyasının en yüksek noktasını oluşturuyordu. Laguillerin yanı sıra LCRden Olivier Besancenotun da konuşma yaptığı Pazar günü bir kaç televizyon ve radyo kanalı bu konuşmaları yayınlamak için yayın ekiplerini festival alanına gönderdiler. Gazete ve dergilerin temsilcileri de festival alanında konuşlanmışlardı.
Laguiller ve Besancenotun yaptıkları konuşmalarda güncel siyasi sorunlardan hiçbirinin ele alınmaması dikkat çekiciydi. Özellikle her iki konuşmacı da, son bir yılı aşkın bir süredir uluslararası düzeyde sürekli olarak başlıklarda yer alan Irak savaşına bir kez olsun değinmedi. Her iki konuşmacı da ortalama bir sendika görevlisinin herhangi bir "1 Mayıs" mitinginde söyleyebileceği şeylerin ötesine geçmedi.
Laguillerin ilk konuşması işverenlere ve hükümete yönelik şikayetlerle sınırlı kalan bir konuşmaydı. Laguiller "Bizler her şeyden önce, patronların emekçilerin üzerine yüklenmesinin yarattığı durumu ve birbiri ardınca gelip giden ama hep büyük patronlar adına hareket eden, hükümetleri suçluyoruz" dedi.
Buradan, Laguiller tek çarenin daha yoğun toplumsal mücadele olduğu sonucuna ulaştı. "[Patronların] bu saldırısını durdurabilmek için seçimde oy kullanmanın ötesinde bir şeyler yapmak gerekiyor. Gerekli olan şey işçilerin toplumsal mücadeleye yeniden katılmalarıdır. İşçilerin büyük kolektif güçlerini kullanmaları kendileri için bir zorunlulukdur. Gerekli olan şey, tekil sektörlerin ve şirketlerin ötesine geçerek, emeğin yaşayan güçlerinin tamamını birleştirecek kitlesel bir mücadele, büyük grevler, genel grevlerdir."
Eğer Laguillerin iddiasının izinden gidilecek olunursa, bu durumda toplumsal reformlar politikasına dönüşün önünde işçi sınıfının mücadele etmeye hazır olmamasının dışında herhangi bir engel bulunmadığı sonucuna ulaşmak gerekiyor. Laguiller şu soruyu sordu: "Kârları hızla artmakta olan bütün bu şirketlerin işçilerin satın alma gücünü artıracak durumda olmadıklarına inanmamızı mı bekliyorlar? Şirketler işçilerin satın alma gücünü artırabilecek durumdalar, fakat bunu ancak yapmaya zorlandıkları zaman yapacaklar." Laguiller daha sonra da şunu söyledi: "Sermaye kitlesel işten çıkartmaları önlemeye yetecek kadar kâr elde ediyor."
Laguiller sadece konuşmasının sonunda Avrupayı ele aldı. Ve bu konuda söylediği tek şey işçilerin her yerde aynı sorunlarla karşılaştıkları ve daha fazla mücadele etmeleri gerektiği oldu: "Bu ülkede olduğu gibi, Avrupa düzeyinde de geleceğin anahtarı işçi sınıfının özgüvenini yeniden kazanabilme becerisinde, patronların ekonomi üzerindeki dizginsiz gücünü ortadan kaldırmak için mücadele etme gücünü kendinde yeniden bulmasında yer alıyor."
Laguiller 64 yaşında ve gençliğinden bu yana siyasi olarak aktif olan bir insan. Bu nedenle onun hükümete ve patronlara karşı mücadeleyi sendikal mücadele ile sınırlandırması toyluk olarak görülemez. Laguiller bilinçli bir biçimde işçi sınıfının siyasi bir gelişim göstermesini engellemeye çalışıyor.
Son yılların deneyimleri ışığında değerlendirildiğinde, Laguillerin "toplumsal" bir taarruzun yoksulluk ve işsizlik sorununu halledebileceğine ilişkin sözlerinin apaçık bir saçmalık olduğu görülüyor. İşçiler yıllardır haklarını ve kazanımlarını savunmak için yaptıkları her girişimde iki temel engelle karşılaştılar: modern işletmelerin ulusal sendikal baskıya gittikçe daha az duyarlı hale gelmelerine yol açan uluslararası karakteri ve resmi işçi partilerinin ve sendikaların ihaneti. Özellikle Fransada işçi mücadelesi yok değil. Milyonlarca işçi toplumsal haklarını ve kazanımlarını savunmaya hazır olduğunu çeşitli kereler ortaya koydu. Ancak resmi sol partiler ve sendikalar sürekli olarak grevleri ve protestoları, bu eylemleri boykot ederek ya da çıkmaz sokaklara yönlendirerek yenilgiye taşıdılar.
Dolayısıyla herhangi bir başarılı taarruzun yapılabilmesinin önkoşulu bu reformist örgütlerden kopmayı gerektiriyor. İşçi sınıfı uluslararası, sosyalist bir stratejiye ihtiyaç duyuyor; sermayenin artan saldırılarına etkin bir biçimde karşı çıkabilmenin başka bir yolu yok. LO ve LCR böyle bir siyasi kopuşu önlemeye çalışıyorlar. Laguillerin patronların yürüttüğü taarruzun "toplumsal" (yani bütünüyle sendikal) mücadelelerle önlenebileceğini söylemiş olması, sendikaların ve resmi sol partilerin reformizminin itibarının iade edilmesi anlamına geliyor –kendisi eski sol hükümetin "neo-liberal politikalarını" ne kadar eleştiriyor olursa olsun.
Son yıllarda yaşanan büyük grev hareketlerinde LO ve LCR her zaman sendika bürokrasisinin arkasında sadakatle yer aldılar ve sendika bürokrasisinin izlediği yola yönelik her türlü eleştirinin önünü kestiler. Geçtiğimiz ilk baharda milyonlarca insan muhafazakar hükümetin emeklilik reformuna karşı yapılan grevlerde ve gösterilerde yer aldığı sırada LO genel greve gidilmesi talebini ateşli bir biçimde reddetti.
Bu tutum aynı zamanda, bütün dünya neredeyse başka bir konudan söz etmezken, ne Laguillerin ne de Besancenotun Irak savaşından söz etmemeleriyle ortaya çıkan tuhaf durumu da açıklıyor. Bu savaşın arkasında yatan dünya durumundaki değişiklik –ABDnin egemenlik için giriştiği çabalar; açık sömürgeciliğin yeniden ortaya çıkması; dünyanın yeniden bölünmesi kavgası- ulusal sınırlar çerçevesi içinde toplumsal koşulları tedricen iyileştirme perspektifinin temellerini ortadan kaldırdı. Avrupadaki hem sağ hem de sol hükümetler ABDnin artan baskısına kendi askeri harcamalarını artırarak ve işçi sınıfına yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak cevap veriyorlar.
Konuşmasını yaptıktan sonra Laguillere Amerikan hükümetinin krizinin Avrupadaki siyasi durum üzerinde ne tür bir etki yaratacağını sorduk. Laguillerin bu soru karşısında ne yapacağını bilemez bir duruma düştüğü açıkça görülüyordu. İlk tepkisi "Buna gerçekten cevap veremem" şeklinde oldu.
Daha sonra soruyu sadece savaşın halkın nasıl "harekete geçmesine" katkıda bulunduğuna değinerek cevaplandırdı. Laguiller savaşa destek vermiş olan kimi ülkelerde bunun iç siyasi durum üzerinde doğrudan bir etki yarattığını söyledi. Laguiller şöyle dedi: "Ne var ki Irak savaşına katılmayan Avrupa ülkelerinde durum pek böyle değil, çünkü halkın sürekli olarak gösteriler düzenlemek için daha az nedeni var. Avrupa düzeyinde benzer tepkiler ortaya çıkmadı. Verilen tepkiler ülkeden ülkeye değişiklik gösterdi."
Bu cevap sadece Amerikan emperyalizminin krizinin Avrupanın iç dengeleri üzerindeki dramatik etkilere yönelik bir kavrayış eksikliğini göstermiyor; aynı zamanda LOnun Başkan Jacques Chiracın dış politikasına köklü bir itirazının olmadığını da ortaya koyuyor. Fransız hükümeti Irak savaşını desteklemedi ancak bu tutum en başından itibaren Fransız emperyalizminin Ortadoğuda ve dünyanın diğer bölgelerinde kendi çıkarlarını en iyi nasıl savunabileceğine ilişkin yaptığı hesaplar tarafından belirlendi.
LOnun aynı zamanda Avrupa Birliğinin doğuya doğru genişlemesini destekliyor olması da –Fransız (ve Alman) emperyalizminin bir başka dış politika projesi- bu örgütün karakteristik özelliklerinden birisi. "Genişlemeden korkmayın" başlığını taşıyan kapsamlı bir LO bildirisinde "Avrupanın genişlemesi, bütün sınırlılığına karşın, su götürmez bir ilerlemeyi temsil ediyor" deniliyor. Bildirinin kalan bölümlerinde hiçbir berrak hat yer almıyor ve bildiri büyük ölçüde birbirinden kopuk anekdotlardan oluşuyor.
LO, Avrupa Birliğinin genişlemesinin esas olarak büyük şirketlerin çıkarlarına hizmet edeceğini kabul ediyor ancak şunu da ekliyor: "Hali hazırda tamamlanmamış durumda olan birleşme bir aşamada tamamlanmış olacak ve Avrupada işçi sınıfının ve genel olarak işçilerin ağırlığı artacak ve bu durum işçilerin, kamu güçleri ve finansın başındakilerin üzerinde daha büyük bir baskı kurmalarını mümkün kılacak."
LO, sosyalist bir Avrupanın ancak bugün işçi sınıfının toplumsal ve siyasi haklarına saldırıda öncülük yapmakta olan AB kurumlarına karşı siyasi bir mücadele vererek gerçekleşebileceğini bütünüyle göz ardı ediyor.
LOnun düzenlediği etkinlikte tartışmaların gerçekten hararetlenmesine yol açan tek bir siyasi sorun vardı –kısa bir süre önce kabul edilen, Müslüman kızların okulda başörtüsü takmalarını yasaklayan yasa. LO bu yasayı, Laguillerin yasanın "bugüne kadar görülmüş en gerici hükümetlerden biri tarafından" çıkarıldığını itiraf etmiş olmasına karşın, çekincesiz bir biçimde destekliyor.
Dünya Sosyalist Web Sitesi tarafından kendisine neden Chiracın Devlet Bakanı Nicole Guedj ile aynı safta yer alarak bu yasayı desteklediği sorulduğunda, Laguiller kendisinin "kadın haklarının saflarında" yer aldığını söyleyerek cevap verdi. Laguiller okullarda dini sembollerin giyilmesini ya da takılmasını yasaklayan bu yasaya verdiği desteği, kürtaj hakkı için verilen mücadeleyle karşılaştırdı –baskıcı bir yasa ile sivil haklar veren bir yasa aynı kefeye konulabilirmiş gibi. Laguillerin verdiği bilgiye göre o sırada kürtaj hakkı için verilen mücadelede kendisi bir muhafazakar politikacıyla, Simone Weillle aynı safta yer almış.
Başörtüsü yasağı ile ilgili yapılan bir foruma yüzlerce insan katıldı. Resmi LO sözcüsü olan kadın örtünmeyi, yarı histerik bir tavırla, kadının ezilmesinin somut bir örneği olarak ve bu dini sembolün yasaklanmasını sanki kadınlara karşı uygulanan bütün ayrımcılığa son verecek bir çözümmüş gibi anlattı. Çok kısa bir süre önce LOya katılmış olan genç bir Cezayirli bunun sadece toplumsal konularla değil, fakat "genç erkeklerin" kızlara yönelik davranışlarıyla ilgili bir sorun olduğunu söyledi. Yasak aleyhinde konuşan herkes düşmanca bir tepkiye hazır olmak durumundaydı.
Ancak Kuzey Afrikalı göçmenler arasında 40 yıl boyunca çalışmış olan yaşlıca bir sosyal işler çalışanının söz almasından ve bu yasanın "felaketli" sonuçlar yarattığını söylemesinin ardından yasanın taraftarları bir parça daha sakin davranmaya başladılar. Söz alan sosyal işler çalışanı yasanın Müslüman aileleri nasıl damgaladığını ve Müslüman kızların durumunu nasıl kötüleştirdiğini anlattı. Yinede LO yasayı savunmaya devam etti.
Festivalin ana karakteristik özelliklerinin bir bilançosu çıkarıldığında – siyasi sorunlardan uzak durma ve Irak savaşı konusundaki suskunluk; bütünüyle sendikal bir perspektif üzerindeki ısrar; ABnin genişlemesine verilen destek; ve gerici, anti-demokratik bir yasayı hararetli bir biçimde savunmak- LOnun açıkça sağa doğru bir kayış içinde olduğu görülebiliyor. Bu örgüt, dünya çapında patlak veren toplumsal ve siyasi çelişkilerle yüzleştikçe Fransız devletine doğru yakınlaşıyor.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|